10 Aralık 2010

Hiçbir şeye İthafen.

Evet inkar ediyorum sensizliği,
Sesini duymadıkça anlayamazsın sen sessizliği,

Dokunmadıkça karanlığa hislerinle varolamazsın
ve sorgulayamazsın geçmişinden arda kalanları.

Her gün daha da bitemezsin sözde sakin çığlıklarla
Derinlere vuramazsın nefes aldığın sürece sensiz.

Konuşamazsın bile anlam yüklü şeyler.
Hep olsada yüklemler öznen eksik kalır tümcende.

Defalarca gülümsersin belki çevrene,
Ama içinde savaşırsın sensizlikle,
Bilmesende hissedersin yıkımını.

İşte bu yüzden inkar ediyorum sensizliği.
Sen olmadan bilemezsin...

                                          ALİ ÖNDER

9 Aralık 2010

Burası Senin İçinde...

Bir türlü kaçılmıyor sonsuzluğundan,
Anladım...
Burası senin içinde...
....

Siz istediğinizi yorumlayın,
Aklınıza ilk düşene yükleyin anlamınızı.
Bir tanrıya,anneye,sevdiğinize 
Ya da eski bir sevgiliye bu anı.
Bakın işte,gördüğünüz gibi,
Her kimse o,burası onun içinde. 
İster bir hapishane deyin isterseniz bir mabed...
Bir türlü kaçılmıyor sonsuzluğundan,
Anladım...
                                                        ALİ ÖNDER


2 Aralık 2010

Mevsimler değişiyor,
Haliyle insanların durumlarıda.
Mesela şuan,duyarsız bir kumpanya var içimde
Sahneleri bir türlü onarılmamış,yıkık dökük...
Ne izleyiciler var gözleri üzerimde olan,
Ne de alkışlayan.
Yine de karaborsayım yalnızlığa.
                                
                                      ALİ ÖNDER


27 Kasım 2010

TEL CAMBAZININ TEL ÜSTÜNDEKİ DURUMUNU ANLATIR ŞİİRDİR

Sizin alınız al, inandım,
Morunuz mor, inandım
Tanrınız büyük, amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne,
Benim dengemi bozmayınız.

Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum.
Ama ağaçlar şöyleymiş,
Ama sokaklar böyleymiş.
Ama sizin adınız ne,
Benim dengemi bozmayınız.

Aşkım da değişebilir gerçeklerim de.
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum.
Hiçbirinizle dövüşemem,
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var.
Sizin alınız al, inandım
Sizin morunuz mor, inandım.
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre.
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız.

                                   
                                  TURGUT UYAR

23 Kasım 2010

Öylesine

Daha içine düşmeden ayıldın,
Kalıp halinde sundular yanlızlığı,
O kadar köşeliydi ki
Toparlanmaya fırsat bulamadan her adımda daha da dağıldın.

Sormadılar hiç acın nerende diye,
Sahte bir duş aldın,etkisi bir anlık
Oysa o an bile kanamaktaydın ortada ki sakinlikten 
Bir gemi olsan,bin fersah yol alırdın.

Düşünce gözünden hayat,
Kolladın ölüme giden yolları,
Yine de dayanamadın koskoca bir hiçliğe,
Ne umdun ne de sandın.

Sonra birden ayıldın uluorta,
Kalıp halinde sundular yalnızlığı..
                                      
                                             ALİ ÖNDER

2 Kasım 2010

HOŞGELDİN

Hoş geldin…
Hiç konuşmasan da güzel varlığın,
Yok hiç ayak sesin,
Narinliğinden belki de.

Hoş geldin…
Gölgen bile yok ışığından,
Dokunamasam da bana ait tüm sınırların.

Hoş geldin…
Yalnızlığıma mahkumsun benle,
Tüm zamanlar aldatmaca,
Mekanlar yok şimdi.
Hayal olsan bile bak benlesin.
                              ALİ ÖNDER

1 Ekim 2010

BEN HEP KANDIRIRIM KENDİMİ

Karşıma çıksan geçmişten kalma bir günde,
Yine seviyormuş gibi yapsan yalandan....
Ben ise kanmasam bu defa sözlerine,
Yüreğimi kapatsam ve bir yel gibi geçip gitsen,
Acıtmadan,
Tatlı bir esintiyle.
...

İşte o zaman ey sevgili,
Ben,ben olurdum hala,
Sen ise bir hiç...
                             ALİ ÖNDER

5 Eylül 2010

BİLİNMEYEN HER ZAMAN


Burası tam ortası yalnızlığın,
Ne sesin var senin,ne de benim takatim.
Koskoca bir yalan uzanmış aramıza
Derin bir hikayeyle beslenmiş,
Seni kandırmış huzur dolu sözlerle,
Bana ise yol vermemiş.

Burası tam ortası yalnızlığın,
Ne güneş doğmuş ayazdan sonra,
Ne de basmış zifiri karanlık.
Koskoca bir bulut kaplamış gökyüzünü,
Umutsuzlukla beslenmiş,
Sana getirmiş hoş bir serinlik,
Bana ise yağmur taneleri düşmüş.

Duy işte.
Burası tam ortası yalnızlığın!
Ne ben kaldım içimde,
Ne de senin aklında...
                                     ALİ ÖNDER

4 Eylül 2010

BİTMEYEN ÖYKÜ


Bilmediğin şeylerin gerçekliği var mıdır ki?
Varlığından bile haberdar olmadığın ama senin üzerine kurulu.

Senin olmadığın zamanlarda bile sana tutsak düşünceleri,
Bırakmış aklını tanımadığı,belki de çok tehlikeli olan sınırlarında,
Umursamaz olmuş yinede,
Senden gelecek acıyı bile sahiplenmeye hazır.
En hazır halinde bile hazırlıksız yakalanmış her seferinde sana,
Tanımlayamaz olmuş içinde bulunduğu durumu…

Bilmediğin şeylerin gerçekliği var mıdır ki?
Her parçası senden oluşan,
Varlığından bile haberdar olmadığın ama senin üzerine kurulu...
                                  
                                                                                          ALİ ÖNDER

15 Ağustos 2010

YAKARIŞ

Ne olurdu sanki güneş gibi doğsan yalnızlığıma,
Sulasan narin bir çiçek gibi anıları,
Ve bulsan beni gül bahçeleri arasında,
Takati kalmamış,bitkinlikten uzanırken öpsen,
Kaldıramasanda ağır cüssemi,yanıma uzansan.
Ortak çıksan yalnızlığıma.
Korkma desen karanlıktan,soğuk sonbahar sabahlarından,
Tutsan elimi çalının çırpının arasından tüm mahremiyetini sunarak,
Unuttursan bana sensiz geçen zamanı...

Ne olurdu sanki?


                                                    ALİ ÖNDER

2 Ağustos 2010

BANA KALANLAR...

Bir soru sorarım karanlığa,
Kimse üstüne alınmaz,
Önemsemez yüzlerine vuran rüzgarı kimse...
Gece uzar gider ve
Gün doğar demlenen düşüncelerimde
Güneşi gördükçe,
Kurur gökyüzüne uzanan dallarım.


Sıkışıp kalır yerle gök arasında yalnızlığım,
Kuşların kanatlarında uzayıp gider bir umut gibi. 
Yeni fırtınalar,acımasızlıklar,nankörlükler görüp getirirki  bana,
Bir daha soru soracak kadar dermanım bile kalmasın
Ölmekten...
                                                                          ALİ ÖNDER



27 Temmuz 2010

BEN SİZE NE YAPTIM?

Ben size ne yaptım
Çağrı mı, armağan mı, ceza mı ?
Ne vardı böyle karşıma geçecek ,
Ben ne yazılar ne çizgiler yitirdim hatırlamadım
Ne var ki sizinki onlar gibi gitmeyecek...

Artık olan oldu

Gitmeniz gitmeseniz bir ,
Ben de düş kursam da kurmasam da
Aklıma yüzünüz gelecektir .

Ben size ne yaptım,

Ne kötülüğüm dokundu size !
İnanın - hoş niçin inanacaksınız-
Sizi şu ana kadar tanımazdım.
İnanmak, bilmek yakışmaz size,
Karşıma çıkmayacaktınız.
Karşımda bir resim gibi şimdi
Kuramadığım düşlerin çizdiği, siz
Hem gözüme hem düşüme
Çakılıp kaldınız
Renklerinize ve biçimlerinize
Düş dışı gerçeklerin çizdiği siz

Beni benden çıkardınız

Beni benden aldınız
Göz görmeye-görmeye
Bir uzağa bıraktınız
Kendime dönmeye artık çok geç.

                                                   ÖZDEMİR ASAF

20 Temmuz 2010

KÖTÜ TANIDIK

Bıraktığın gibi gelmedi mi dünya,
Ya da artık umdukların daha mı uzak?
Kandırılan sadece sen,
Onlar hep aynı ,
Yine aynı oyunda!

Kaçtığın yer çok mu sade geldi?
Acıyı da yüklemek istedin yine sırtına,
Tekrar sahip çıktın tüm yetim yalnızlıklara,
Tüketebildiğim kadar benim dedin...

Tanıdık gelince bırakıp kaçtıkların,
Yüzleşmekten korktuğun parçaların
Sende bitti tekrar,
Hem de kopardığından daha gür,daha kamçılayıcı,
Ve daha sahip çıkan köklerine, kessende dallarını...

Şu halin çok tanıdık sana,
Sonun yine mi gidiş,kaçmakla mı kurtulmak planın?

                                                                 ALİ ÖNDER

KAYIP


Artık bulamazsınız beni,
Bulmakta istemezsiniz...

Ne bir adresi var olduğum yerin,ne de bir levhası
Buralardan taşınmış herkes,kalmamış kimsesi.
Sokağımın çıkmazı sessizlik olmuş...


Artık bulamazsınız beni,
Bulmakta istemezsiniz...

Sokağımda tek bir gece lambası bile kalmamış,
Mazgalları yok sokagımın, gözyaşları dolmuş heryer.
Hazmedemediklerimin kokusu yayılmış çevreye,
Kimse almamış etrafa dağılmış kalıntılarını...

Artık bulamazsınız beni,
Bulmakta istemezsiniz...


                                                      ALİ ÖNDER


HESAP

Boşa geçmiş gibi tüm zaman şimdi,
Bıraktığı izler hep zarar ziyan,
Verdikleri çoktan gitmiş...


Bak yine senleyim karanlık,
Bir sen kaldın eski günlerden tanıdık.


                                              ALİ ÖNDER

15 Temmuz 2010

PARADOKS

Varlığımdan mı kaynaklanıyor tüm bu sorunlar,
Cevap bulamadığım,havada asılı sorular?


Bir sebepten dolayı mı var oldum,
Ya da var olmanın sonucu muyum?


Beni oluşturanları ben mi seçtim,
Yoksa serpiştirilenlerden mi bütünleştim?


Yaşadıkça mı öğrendim tüm bildikleri mi,
Ya da sürekli bildiklerimi mi tekrar ettim?


Kapıldığım bu dünya içimde miydi benim
Yoksa beni de içine alan bir bütün mü?


Tutunduklarım kendi yarattıklarm mıydı,
Yahut bana verilenler miydi her seferinde?


Anlam yükleyemediklerim için yetersiz miydim,
Ve ya imkansız mıydı karşılaştıklarım?


Yok olmak varlığımın amacını karşılayamamak mıydı,
Yoksa bu döngünün bir sonucu mu?


                                                                    ALİ ÖNDER

5 Temmuz 2010

Bak işte doyamadım yazmaya.Aslında yanlış bu yaptığım.Kelimelerin suçu ne ki? Onlara bu kadar eziyet ettirmekle çıkar mı sanki acısı ruhumun.
Bakma sen bana bir öyle diyorum,bir böyle.Ama çok belli değil mi acı çekiyorum...



ŞİMDİ

     Bir an var içinde kaybolduğum.hem yaşadığım,hem bildiğim ama hem de kaçtığım.Hep karanlığa kapılıp,üstüme örttüğüm günahlarımı.Koptuğum tam orta yerinden tüm kurallara aykırı,korktuğum sessizliğinden daha konuşamadan bile.Doyduğum acıya,ama yinede çıkamadığım..
     Bir an var içimde.Senin bıraktığın,zifire bulanmış,renkleri karışmış birbirine,yalnızlığa mahkum olmuş ve terk edilmiş işkenceye.Sözlerinden daha acıtıcı,gözlerinden  daha da derin.
     Bir an var ,içinde senle dolu,bir o kadar da sensiz.Sana bakan karşı kıyıları ama sensiz...


                                                                               ALİ ÖNDER

4 Temmuz 2010

Tek bir şiirin vardı yazılmış,
O da, bana değil...

13 Haziran 2010

İZ

 Sınırlarına umutsuzluk çöker bir karanlık gibi,
 Zaten harabeye dönmüştür tüm toprakların...
 Geleceğini sarar geçmişin,
 Bütün yollarını tıkar bulduğun her haritanın.
 Kime sığınsan düşüncelerinde,
 Kime uzatsan elini kurutur tüm güzellikleri...


                                                                     ALİ ÖNDER

13 Mayıs 2010

ÖĞÜT

Tanıdığın tüm yalnızlık sözlerini unut,
Geçmiş kişilerden arda kalanları da.
Her suali üstüne alınma masum bir çocuk gibi,
Görmezden gel tüm yalanları,
Yanlışlıklarda dolanıp dur,bütün halindeyken ama düşüncelerin.

Derhal verme senden alınmak istenenleri,
Hiç ağlama,çocukluğundaki gözyaşlarının saflığına ulaşamayacaksa,
Kanma sonu belli olmayan suskunluklara,
Dağıldıkça büyüyen acılara...

Kimsesiz kalsın sessizliğin,
İçinde mırıldanan tüm ümitleri yak bir boşlukta,
Dönüşü olmasın vardığın sonuçların,
Kaybetmekten uzakta yaşa elinde oldukça.

Sana verilmeyecektir hiç istediklerin,
Alınmayacakta gidenlerin sende bıraktığı parçalar,
Büyütürsün de ölüme mahkum edebileceğin gibi.
Güçlüysen sövmelisin,içinden atmalısın kalıntılarını,
Güçsüzsende kusmalısın bayılana kadar
Ve alınmayacaktır sana sövdüklerin,
Kendinden geçene kadar kustukların...
                                                         ALİ ÖNDER

MAHKUM

Binlerce esir var içimde,çürümeye yüz tutmuş, 
Ne nefes alabiliyorlar,ne de çırpınabiliyorlar artık. 
Ne bırakıp gidiyorlar beni, ne de huzur veriyorlar, 
Küf tutmaya başladım onlarla,hayatımı emiyorlar... 
Binlerce esir var içimde...

                                                          ALİ ÖNDER

15 Nisan 2010

GERÇEK AŞK


Topraktır doğuran,büyüten,alan, veren.
Bir aşktır onun hayatı...

Toprak dayanaklıdır ne seller ne kuraklıklar atlatmıştır
Toprak sabırlıdır ne çiçekler büyütmüştür,ne ürünler vermiştr
Toprak yanlızlıga alışıktır, kim bilir kaç defa nadasa bırakılmıştır.
Toprağın tek zaafı vardır derler bir tek yağmursuz yaşayamaz..

Çünkü toprak yağmurla canbulurmuş,yeşerip büyürmüş zamanla.
Ve susuzlugunda da kuruyup çatlarmış,ne gücü kalırmış ne de rengi
Kaskatı kesilirmiş,
Bir kaç damlayla yetinemeyecek hale gelirmiş
Tek çaresi tek dermanı sırılsıklam ıslanmakmış kendine gelebilmesi için
Yağmur gelmezse eğer ölür gidermiş...
                                                                                       ALİ ÖNDER

12 Nisan 2010

SONSUZ UMUT

   O kadar çok yorulmuştu ki koşmaktan;kendini ilk bulduğu sıcaklığa bırakmak istiyordu.Hem de bunca zaman hep boğulduysa bile atladığı sularda.Yine inmişti gözlerine üzerine umutlar serpiştirilmiş olan o perde.Sapkınlığını sıradanlaştırmıştı,zaten kendi sıradanlığı diğerlerinin üstün insanlarıydı.
    Hiç sevmezdi geri gitmeyi.Kaçmak gibi gelirdi vazgeçmek.Sanki korkaklığını sınamak istermiş gibi görürdü,bile bile üstüne giderdi karanlıkların.Her çıkmaza girdiğinde -onu isteyenler hep çıkmaz sokaklardaydı-kendi kazardı ruhuyla,kalbiyle yollarını,haritasını; görmezden gelirdi aşmaması gereken sınırları.Sonucunu hep biliyordu aslında,acıdan akan göz yaşlarının tadının farklılığını maalesef artık çok fazla hissediyordu,patlayan elleri tutamıyordu hiçbir saflığı,güzelliği; içini bile sulayamıyordu söndürmek için ateşini.Ama her seferinde yollarda buluyordu kendini,yorgunluğu geçtiği,tekrar yürümeye başladığı zaman.Yine benzer yollarda…
   Gördüğü her ışığı deniyordu,her sese kulak veriyordu;sanki geçmiş hiç yokmuş gibi.Dengesini çözemeyecek kadar aptallaşıyordu,her şeyin tekrardan ibaret olduğunu anlayamıyordu.Yinede kendine yetemiyordu.Tasviri geçmişi andıran yollarda geleceği arıyordu hep son diye nitelediği,tekrar umutlarıyla.
    Güçsüzlüğü de yorgunluğundan geliyordu,sürekli kabuğu kalkan yaralarından.Bu acıların,anlamsızlığın sonu olmalı diye serzenişte bulunup, sürünen ruhuyla arıyordu güzelliği,harap olmuş halini hiçe sayıp.Biliyordu bulunduğunda hep orda nüfuz edeceğini.O kadar çok yorulmuştu ki koşmaktan;kendini ,ilk bulduğu sıcaklığa bırakmak istiyordu...
                                                                                                             Ali Önder

YIKINTI

    Daha da derine saplandı yalnızlığı,en çok acıtılanların tarafındaydı artık.Kendi istememişti bu seçimi,zorlatıldı anlayamadığı bir güç tarafından. Hem de hiç farkına varmadan.Kaçış noktaları tutuldu hep, hayatın sevgiyi hiçe sayan muhafızlarıyla.
    Koşturdu bilmediği yollara girdi,kanadı her yeri, korkudan ağladı, şaşırdı gördüklerine. Şaşırdı, ağladı...Sonra kör oldu birden,göremedi artık etrafını,kendi içini bile sezinleyemedi.En karanlıktı bulunduğu yer. Elleri bile hissetmedi dokunduğunda, aklı ise kaçmıştı çoktan sıradanlıklara. Bulundugu en kötü hallerin de ötesiydi bu. Devşirme bir acı gibiydi başka hayatlardan. Çivilendi olduğu yere.Kaybolmuştu duyuları karanlığı saptayamayan! Son bir çırpınışla seslendi. Görmese bile duyabilirdi, çözümleyebilirdi belki bulunduğu halleri. Bağırdı avazı çıktığı kadar,yakardı,yardım dilendi tüm acizliğiyle.Ama sadece kendi sesi yankılandı kulaklarında. Tek duyabildiği acı feryatlar, küfürler, çaresizlikti kendi tınılarında. Korku sardı içini,ölüm gibi bişeydi bu, belki de yaşarken ölmekti bu gözü kapalı ezbere bildiği şiirlerin bahsettiği.
                                                                                                           Ali Önder