12 Nisan 2010

SONSUZ UMUT

   O kadar çok yorulmuştu ki koşmaktan;kendini ilk bulduğu sıcaklığa bırakmak istiyordu.Hem de bunca zaman hep boğulduysa bile atladığı sularda.Yine inmişti gözlerine üzerine umutlar serpiştirilmiş olan o perde.Sapkınlığını sıradanlaştırmıştı,zaten kendi sıradanlığı diğerlerinin üstün insanlarıydı.
    Hiç sevmezdi geri gitmeyi.Kaçmak gibi gelirdi vazgeçmek.Sanki korkaklığını sınamak istermiş gibi görürdü,bile bile üstüne giderdi karanlıkların.Her çıkmaza girdiğinde -onu isteyenler hep çıkmaz sokaklardaydı-kendi kazardı ruhuyla,kalbiyle yollarını,haritasını; görmezden gelirdi aşmaması gereken sınırları.Sonucunu hep biliyordu aslında,acıdan akan göz yaşlarının tadının farklılığını maalesef artık çok fazla hissediyordu,patlayan elleri tutamıyordu hiçbir saflığı,güzelliği; içini bile sulayamıyordu söndürmek için ateşini.Ama her seferinde yollarda buluyordu kendini,yorgunluğu geçtiği,tekrar yürümeye başladığı zaman.Yine benzer yollarda…
   Gördüğü her ışığı deniyordu,her sese kulak veriyordu;sanki geçmiş hiç yokmuş gibi.Dengesini çözemeyecek kadar aptallaşıyordu,her şeyin tekrardan ibaret olduğunu anlayamıyordu.Yinede kendine yetemiyordu.Tasviri geçmişi andıran yollarda geleceği arıyordu hep son diye nitelediği,tekrar umutlarıyla.
    Güçsüzlüğü de yorgunluğundan geliyordu,sürekli kabuğu kalkan yaralarından.Bu acıların,anlamsızlığın sonu olmalı diye serzenişte bulunup, sürünen ruhuyla arıyordu güzelliği,harap olmuş halini hiçe sayıp.Biliyordu bulunduğunda hep orda nüfuz edeceğini.O kadar çok yorulmuştu ki koşmaktan;kendini ,ilk bulduğu sıcaklığa bırakmak istiyordu...
                                                                                                             Ali Önder

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder